30 Kasım 2009 Pazartesi

o kadar kucuk, yalniz ve korkmus hissediyorum ki su anda, karanlikta
kendime guvenemiyorum

valedictory of complex numbers

kasim bitmis. dun geldim amerikadan, son baharin son gunu bu gun. gulumseyerek butun guzellikleri icime cektim bu gun. orasi ve burasi ice ice, kendi yoklugumdan emin olabiliyorum bir tek. o kadar uzun bir zamandir yokum ki ben, var oldugumu hatirlayamiyorum. binlerce kilometre katettim bir ucagin icinde vi her bir santimi dusler kadar agir.milyon tane nefesimin hepsi tek nefes, sikintinin hepsi ayni sikinti,ruyalarin hepsi ayni ruya, goz ucuyla suzdugum tek askim olum.

olmak ve olmek. olum. biri varken digeri yok. ve kollarina birakmak istemesemde kendimi onun, gozlerimi ondan alamiyorum. hep orda oldugunu bildigin bas rol gibi o, etrafimdakilere odaklanmaya calisirken ben.uzerinde saglamca durulacak bir kaya araken asinda, hep parmak uclarimda halatin ustunde yasiyorum.

28 Kasım 2009 Cumartesi

bir prensim olmasini yalnizca
onu reddebilmek icin dilerdim

deniz

bir cocugu teselli edercesine
kardesim oldugunu soyluyorsun
dudaklarini dudaklarima degdirmeden
hemen once
bir duvar oruyorum aramiza
hem olan hem olmayan
cunku butun hayatim boyunca bildim seni
ve hala o kadar tanimiyorum ki
el ele tutustugumuzda
soguk kanli iki katil gibiyiz
biri yuvarlanan digeri parmak uclarinda
kiyisindan ufak adimlarla
hayatin, farkli uclarindayiz
denize bakan tek bir
olum rihtiminin.

26 Kasım 2009 Perşembe

cunku bazen ben de yalan soyleyebiliyorum

bugun penceremden ayi gorebildigim sacmasapan bir persembe gecesi veya teknik olarak bir cuma.

bilmemenin huzuruyla yasiyorum. kesin kararlarimin, dusuncelerimin, yargilarimin hepsinin devasa neon bir 'bilmiyorum'un etrafinda domates soslu spagetti gibi dolasmalari, icinden gecip kivrilmalari, bana herkesin tabaklarindaki uc parca otu didikledikleri luks bir restoranda ac gozluce buyuk boy biftegine saldiran bir adamin hissettigi tedirginlikle karisik utanc duygusunu yasatiyor ve tatmini.
bilmemek mukemmel bir kelime.

merak ediyorum eger bir gun intihar edersem bunu bir persembe gecesi mi yapardim? dramatik olmaya calismiyorum, sadece persembe gunlerinin olaysizliginda bile vaad edilmis bir yok edicilik hissedebiliyorum.
ne kadar yuksek ne kadar dusuk, kirli, ulu, zengin, akilli, sorunlu olursak olalim insan olmaktan kacamiyoruz. hepimiz o kadar ayni seyiz ki, her birimiz hayatimiza anlam yuklemeye calisip, akili, zeki, guzel yada herneyse olup varligimizin digerlerinden ustun oldugunu kanitlamaya calisirken yalnizca aptal gorunebiliyoruz.

kucukken bir hayal kurardik, ben ve bu arkadasim. yere uzanir, gokyuzune bakar, yildizlari izler ve hayal kurardik. e sozler verirdik. hic ayrilmama sozleri, hep birlikte, burada, evde kalma sozleri. dunyayi ayagimiza getirecektik ve butun sevdiklerimiz hep bizimle kalacakti.

biraz buyudukten sonra cocukluk diye cagirdigimiz bu hayaller, yeni okullar, insanlar, gorulecek seyler, gidilecek yerler, bulunacak hazineler arasinda yitip soluklastilar. hatirlandiginda gulunecek hayaletler biraktilar geride.

simdi tek istedigim hep burda olmak, arkadaslarim yanimda, butun sevdiklerimle, dunyanin geri kalani ne isterse onu yaparken, evde olmak.

22 Kasım 2009 Pazar

We can do it softcore if you want but you should know i take it both ways

your plastic pal who is fun to be with 2


pokemonlar hakkinda yazarken, cocuklugum ve cocukken dunyayi gorus seklim vardi aklimda. dun gece bakkaldan sigara almaya giderken, bizim mahallede oturan biriyle goz goze geldik. karanlik, sokak bombos, ikimiz birbirmizi geciyoruz, adami tanimasam da gulumsedim. biraz sonra arkamdan seslendi, tanisip tanismadigimizi sordu. yirmili yaslarda hos bir cocuktu ama bana asildigini dusunerek hayir dedim. ben de maliye bloklarinda oturuyorum, oyku di mi dedi? evet dedim, cikaramadim, ben emre, senin kucuklugunu biliyorum..

bakkaldan donerken bu sozleri kafamdan gecirdim bir kere ve aklim cihana kaydi. kucuklugunu bilirim derken ne demek istemisti? benim kucuklugum hakkinda mahhale ne biliyordu? benden 5 yas filan buyuktu cihan, yetiskinlere biz cocuklarin neler karistirdigini o soylerdi genelde, gulerek.

o anda durdum. sokagin ortasinda durup biraz etrafima baktim. kaldirim taslari pembe bizim sokakta, yolun iki tarafinda upuzun agaclar var.onume, etrafima, yola baktim. son on yili dsundum, cocukluktan buyumeye uzanan yola. ve dusundum ki, emrenin benim cocuklugumu bildigini idda etmeye ne hakki var? benim hakkimda cihanla olan hersey öldü.

o anda fark ettim ki cihanin olumu cihanin var oldugu dunayadaki beni ve o benin olabilecegi herseyi oldurmustu. artik cihanin olmadigi bir dunyada yasiyorum. artik baska bir ben var. biraz zorlanarak da olsa bunun cocukluk dedigim cekmecenin kapanisini simgeledigini kelimelestirebildim sonunda. cocukluk evresi bir dosya olsaydi, dosyanin kapaginda cihanin bir resmi olurdu, belki de cenazesinin ve dosya kapanirdi. onun olumu bir dunayadan digerine gecisimi nerdeyse maddelestirdi. artik cihanin olmadigi bir dunyada yasiyorum ve bir farklilik yaratiyor, sadece dunyayi aldilayisimda degil, dunyanin kendisinde de. cocuklugum sadece baskalari icin erisilmez degil benim de iliski kurmakta zorlandigim bir donem ve bunu anlayabiliyorum, o kisi olmadigimi cok net gorebiliyorum. o kisiyi hatirliyorum, olabileceklerini goruyorum ama ben yokum o gelecekte.belki varim ama butun yonlerimle degil. bir seyler cihanla oldu ve belki baska bir kac kisiyle ama en cok onunla.

cocuklugum cihanla bitti.

20 Kasım 2009 Cuma

Your plastic pal who's fun to be with

pokemonu ozledim.

bir gun hayatin pokemon dunyasindaki gibi olmadigi, asla ash ve misty gibi dunyayi dolasip pokemonlarla arkadaslik edemeyecegim kafama dan etti. bir anda oldu bu. asla pokemonlar ve insanlar arasindaki dostluga benzer birseyim olmayacakti. pikachu, togepi, bir psycduck bile asla olmayacakti hayatimda. ne kadar buyuk bir sey kacirdigimi hissettim, hayatimizda buyuk bir eksiklik oldugunu. pokemonsuz bir dunyanin hayali, bana gercek dunyanin acimasiz ve hic de sandigim gibi olmayan bir yer oldugunun ilk ipucunu vermisti. o gun cocuklugumun bir kismini bilincaltimin katmanlari arasina gomdum.

sanirim benim ilk kadin idolum mistydi. gerci emin degilim ay savascisi mi pokemon mu ilkti ama, her halukarda, mistynin uzerimdeki etkisi yansinamaz. benim tvdeki halimdi o, guclu, biraz erkek fatma. ben mi ona benzedim, o mu benim 10 yasimdaki halimi yansitiyor onu ancak isvicreliler bilebilir. ama kendimi en cok bulusturdugum kesinlikle oydu. ve simid mistyi ozluyorum.

az once pokemonun kesinlikle en uzucu bolumunu seyrettim, hani misty brock ve Ash'in yollarinin ayrildigi. Bir kez daha Ash'in ve temsil ettigi 10 yas civari erkek grubunun duygusal manasizligini gormus oldum. yine de uzucuydu. favori karakterimin Ashi terk ettigini gormek. ashin aptalligi, paraya iyice vurmus senaryo yazarlarinin kliselesmis igenclikleri(ama sanirim yeni bir baslangic bu yuzden gerekliydi)

Misty Ash'i az once terk etti. ilk kez izledim bunu, simdi. hih.

pikachu butun serideki en 'kuul' karakter. ve mistyi cok seviyor.

ne

Ne?ne?NeNeNeNeNeNeNeNe?ne?

Ozgurluk bir imgedir etrafimda hayal ettigim, pembe kopukten bir baloncuk. Benim ozgurlugum o, kimsenin dokunamadigi pembe ruyam
Ozgurluk bir kelime, sirtimiza dizilmis sorumluluklari sahipsiz birakmak icin kullandigimiz
Ozgurluk, ozgurluk, golgeli bir yolda tek basina, kopuk, nasil istiyorsan oyle
Ozgurluk bir hayal, bileklerimdeki altin kelepceler, ulasmak icin diz cokturen ucmak yerine
Ozgurluk bir silah, tetigi cektiginde intahar ettigin, dokundukca olduren
Ozgurluk tatli bir soz, ihanet damlayan ve sirtindan vuran tam kazandim dediginde
Ozgurluk bir yalan, bana soz verilen. Oltanin ucundaki yem, atin sirtindaki kamci.
ozgurluk, ter ve emek ve tercih ve ben.
ruyalarin en derin kuyusu, gorebildigim en uzak yildiz
ettigim ilk yemin, bozdugum son soz
vaz gecemedigim sevgilim, umutsuzlugum,infazcim, ozgurlugum. her nefeste hoscakal ve merhaba dedigim.

look at my jewels

so there is the bathroom and here is me
and i really gotta pee
tell, which door to step in
the stick figures dont answer me

mighty stranger, scream or sneer
answer to the Ultimate Question of Life,
the Universe, and Everythin
g
is very queer

skirts short heels high
got a baggage you may not like
dear manager listen
i really just wanted to pee

answer to the Ultimate Question of Life,
very straight-not
its true i like my man tough
no need te be rough
when all i really want
is to pee.



8 Kasım 2009 Pazar

cihan'a hoscakal

midem bulaniyor asagi yukari bir haftadir
o gun cenazede de biliyordum
ne kokudan nede sicaktan hasta oldugumu
bir tabutun icinde bir adam, tahtayla cevrili
tabutun disinda bir col
hicligin ortasinda beyaz ve gri tastan bir bina
gune, oyuklu tepelere, uzakta biraz golgeli bir sehre bakan
ruyalarda bir yer, yuzlerle dolu, hoscakal demeye gelmis
hoscakal demeyi bilmeyen.

cehennem gibiydi hava, bogaz kurutucu bir sicak
ne firtina koptu nede kara bulutlarla doldu gok yuzu
bildigin maviydi iste
ve kopekler gibi terleten.
igrenc bir gundu seni topragin icine koymak icin
ki zaten sen oldugunu dusunmekten coktan vaz gecmistim
kara tabuttakinin
senin gulusun yukselmiyordu karanliktan
nede kufreden sesin. yada pis pis siritisin.
zaten yasam gittikten sonra geriye kalan
aptal saptal bir kabuk olsa gerek.
yoksa ciglik cigliga kafayi yerdim.
seni gommek en soguk seydi mide bulandirici bir yaz gununde
hepsi aglayan bir grup yaratikla yaptigimiz
ve keske sonsuza kadar yasasaydin diye dusunmeden edemedim
hatta bir an
olebilecek en yanlis adam oldugunu da.
kaybettigim en yanlis insan oldugunu.

cihan oldu, aslinda biliyordum bu iki kelimeyi duyacagimi
daha soylenmeden onlar
ama duyduktan cok sonra bile inanmamistim dogruluklarina
dunyayi degistiren o iki sozcugun.
emin misiniz oldugune? evet.
iste o zaman yikildi dunya
benimle birlikte yere dustu
parcalari turuncu taslarin uzerinde kayboldu ben hickirirken

kalplerimiz kirildi demek
en iyi haliyle buyuk bir kucumseme olacaktir
en kotu haliyse yanmis kalplerin kulleri kadar siyah ve dagilmis
Adil abin oldu, diyip bir sigara yakan annemin gozlerine bakiyorum,
cok degil 2 gun once.
o gozler inanamamazlikla bakiyor simdi ve buyuk bir huzun
biraz ofke ve kocaman bir kirikla
gordugun, veya goremedigin, gibi her birimizin kalbi kirik
ve tek duydugum pembe bir sevgi seli arkandan akan

hoscakal demek kolay degil
hoscakal deyip, gittigini kabullenmek
hele de senin gibi, insanin yureginin tam arkasina
her katmanin arkasina sizmis orda gulumseyerek duran
sevgili picin tekine hoscakal diyebilmek...
sefil herhalde dogru kelime olur
kendimi anlatmam icin, cunku inan ki
ettigim en zor vedaydi bizimki
soyleyemedigim en zor hoscakal

Barisa dogru bir yolda, hiriltili bir sese asik oldum

bu asagidakini yazdigimda...cok daha farki bir kafadaydim heralde, cunku bu gun, kimse icin yazmadigimi, sadece kendim icin yazdigimi soyledim kendime. insanlar icin degil, kimse okusun diye degil, var olabilmek icin. belki de degisen buydu, yazi bir aractan amaca donustu, kendini ifade etmek, insanlara ulasmak degil artik, deli bir dunyanin icinde hala nefes aldigini (ama gercekten nefes aldigini) gostermek kendine. kendim icin yaziyorum cunku artik. bencillikle karamsarligin sinirlari arasinda top oynayarak. iste o asagidaki

...
paylasmak. ulasabildigim tek sonuc. kendi kendime, neden, neden durmuyorsun? neden tek yapmaya calistigin anlatmak, neden her yazinin sonunda zafer kazanmis gibi, bir sey kazanmis gibi hissediyorsun dedigimde...geride kalan tek sonuc bu. paylasmak.
bir durtu de, ilkel, vahsi, derinden gelen. harfler ve sozcuklerle ortaya cikmis ve insanlara giderken belki de en uygar kiligina burunmus...ama arkasindaki amac, uzun bir sure benim bile goremedigim nedenim/nedenimiz insanlik kadar eski ve insanlik kadar ilkel. anlasilmak.birlikte olmak. paylasmak. hiclikten kurtulmanin tek yolu, belki de yalniz olmadigina ve birine, birilerine ulasabilecegine inanmaya calismak.
basitce arzu.
durustce anlasilma ve hatta sevilme arzusu.
insanligin en ilkel oldugu (ve yine de en insan oldugu nokta) iste. varligini kanitlamak hatta var olmak icin sevgiyi ve takdiri istemesi. cunku butun insanlar bunun icin yasar, pek cogu fark etmese bile.
belki de hersey bu kadar basit ve guzel olabilseydi, ve ben (ve sen) yazilarimizi yazdiktan sonra gulumseyip, basardim diyebilseydik.
ne kadar imkansiz ve komik.
cunku ikimiz de biliyoruz, ne yaparsak yapalim, ve hatta kime okutursak (milyonlara? milyarlara?)okutalim sonunda , yaziyi bitirdikten bir saniye sonra kalbinden vucuduna yayilan, beyninde titreyen su soruya engel olamayacaksin.
acaba, kimse, belki bir yada iki kisi, beni anlamis olabilir mi?'
hayir.dayakligiz biz.kendimizi anlatmaya en buyuk engel biziz.ama fark etmez cunku biz olmasak da, zaten hic umut yoktu.
biliyoruz

The past is a grotesque animal

biraz kirilmis.
klavyede olumus sozler bunlar. sesli soylemiyorum. mavi bir durgunluktayim, turuncu bir telasin kokusunu aliyorum ve akil sagligimi koruyor olmami trafik lambasinin kirmizi isiginin yagmurlu yoldan yansidigi, yildizlarin evlerin damina inen karanlikta parladigi, sessiz ve bana ait bir bes dakikaya borcluyum. seni seviyorum guzel arkadasim ve tom waits'ide. kendimi bu kadar mavi hissettigimde -o kadar mavi ki, kareli gomlegim ve yagmurlu bu sonbahar aksaminda daha fazla blues olmam mumkun degil, kilometreler oteden elimi tuttugunu hissedebiliyorum. o kadar maviyim ki boguluyorum. ama birazdan, icimdeki kulleri, benzinle sulayacagim ve oyle bir ates yakacagim ki icimde, degisimin beni cagiran sarkisina oyle uzanacagim ki, bir kez daha kullerime kadar yanarim herhalde. dunyayi atese vermek icin kendimi bile yakabilirim, eger beni grilikten ve uniforma gibi uzerime giydigim caresizlikten uyandiracak olan oysa. dikbaslica kosacagim nefret ucurumuna ve sonunda kim bilir sevgi balonuna bile dusebilrim, ama ne olursa olsun, bir cukur dolusu öluyle yatmaktansa, atese vermeyi yeglerim kendimi tutkuyla. cok yuksege cikinca evet mutlaka dusersin ama bazen de ucarsin, biliyorsun. siki durun olmus ve curumusler hepinizi yakmaya geliyorum kilicimla, ve korkmuyorum hic kimseden kendi vicdanimdan korktugum kadar.

insani insan yapan ihtiyaclaridir. sevgi ihtiyactir, bunu iraf edicek kadar taniyorum kendimi ve sevgi deyince aslinda ne dedigimi bilmedigimi soyleyecek kadar. ne biliyorum ki ben sevgi hakkinda, ask hakkinda, bana soylenenlerden, sarkilardan, filmlerden, satilik reklamlardan baska. bildigim tek sey insani insan yapanin ihtiyacari odugu, ihtiyac duydugumuz kadar insaniz, sonsuz insan. sanatin gercek oldugunu biliyorum cunku ona ihtiyacim var, ve sozlere ve muzige ve insanlara.

merak ediyorum olume ihtyac var mi acaba?

yildizlara var mesela. sonbahar aksamlarina. sonsuz mavilige, okyanusa ve gece karanligina. cirkin binalarin pencerelerini orten pembe cicekli perdelere.

gulumsemelere ve sanirim hatalarada. pismanliklara, utanclara, ozurlere. uzatiyorum biliyorum. uzatmak da buyumek gibi guzeldir bazen.

pembe beyaz peceteler gibi.

degisim oyle ki bir cember ciziyormusum gibi hissediyorum yollarinda, bilinmemezligin icine itiliyorum arkamdan, karanlik ve yabanci bir arka sokakta olmanin tedirginligi, ancak alice'nin yasamis olabilecegi bir heyecan ve merakla kaynasiyor icimde ve gogusumden tasiyor, agzimdan ve gozlerimden akiyor disari. her adimda yeni bir ben doguyor, her adimda biraz daha öluyorum. degisimin butun acisi burdan geliyor, butun o uzuntu ve korku, ve butun o nese ve hafiflik. binlerce yansilamam duruyor gerimde. bir can caliyor yukarilarda, melekler dans ediyor

ancak degisim konustrabilir insani, ancak o sozler ekleyebilir suskun agizlara, ve ancak o uyandirabilir olmus ruhlari. degisim motivasyondur, tekerlektir, ileri atlamaktir dusme tehlikesine aldirmadan. ve degisim soluktur, hayati yasanabilir kilan alev. hosgeldin sevgilim ve hoscakal. yuregimdeki kucuk ejderha, hosgeldin! uyanin siz de uyanin, ve biraz gun isigi dinleyin, ay isigi ve karanlik. ve yalvarislardan, sozlerden, yalanlardan, seslerden, goruntulerden sikildikca dinle.

geri kalan herseyi muzik dolduruyor.