25 Haziran 2010 Cuma

You leave tonight or live and die this way

su bookmarks varya. orda yigitcan'in blogu var. benim ki yok, benimkine yigitcaninkinden linke tiklayip giriyorum. boylece arada bir bakmis oluyorum. Yorum yapamiyorum mesela, yorum yapmak zor bir olay, ne desem ne demesem bilemiyorum, ama hep guzel seyler dusunuyorum. valla. ozellikle yanlis oykuler cok guzeldi. hatta sanirim en begendigim de uctu. en guzel yazdigini dusundugum de dort. bes'i okuyamadim. kan ve et beni kacirtiyor. 6'da sessiz bir gerceklik vardi. 7.si gercek bir otobiyografiye benziyordu, yazilmamis, anlatilmamis, yasanmis bir oyku gibiydi. butun ovguleri hak eden seyler vardi hepsinde. Yigitcan'in anlatilmamasi gereken oykuleri yazisini o kadar seviyorum ki, bir gun hepsini izlemek istiyorum. Yigitcan yonetmen olsa bir gun.. neyse.

Ne zaman olsa kendimden utanarak da olsa, ki aslinda tamamen kast ettigmi dusundugum seylerden utanmam biraz aptalca- kusarcasina bir yokluktan bahsetsem, yigitcan aklima geliyor. iki insan sadece yok olmak uzerinden baglanabilir mi diye dusunuyorum.

nadiren, bazen, yasamaya karar verdigim, yasamayi hatirladigim anlarda, aykalarimin, parmak uclarimin altinda
yokluk duruyor.


bir sekilde 'dusunuyorum, oyleyse varim'
anini her yasadigimda
baktigim her yerde,
bastigim her yerde
yokluktan yapilmis,
bosluktan yapilmis,
anlamsizliktan yapilmis sinirlar buluyorum.

Gozlerimi her kapadigimda beyin kivrimciklarindaki guzelligi dusluyorum yazanlarin, konusmalarindaki virgullerden sonra gelen o boslugun estetigi, o bastan cikarici ic seslerini .

19 Haziran 2010 Cumartesi

klavyeyle bakisiyoruz. dogru bir tutum icinde olmak adina iletisimden feda ediyorum. kendimce dogru olmak adina yazilardan feda ediyorum. incelikten feda ediyorum. ozveriden de feda ediyorum. halbuki bir sanatci guzel seyler yaratir ve icine kendinden hic bir sey katmaz. tamamen ben'den olusan katiksiz seyler yaratmaya calismak cirkinlik yaratmaktan baska bir seye yaramadi. artik bunun gibi kriptik paragraflarin sonuna geldim.

artik guzel seyler yaratmaya karar verdim

17 Haziran 2010 Perşembe

insanlar ne guzel seyler yaziyorlar ne guzel konusuyorlar, soyleyecek ne guzel seyleri var.  bu estetigin icine buyumeme ragmen, sasirtiyor bu beni. guzelligin adeta kendini yok eden bir sey olmasini, parcalayip yazilari kelime kelime yipratmasini bekliyorum ben. guzelligin sonsuza dek surmemesini. ama suruyor. guzel kelimelerle guzel seyler anlatiyor insanlar. etkileniyorum.

guzellik dogal gozuksede bilincli bir cabanin urunudur. bu bilincli cabadan mumkun oldugunca uzak durmaya calisiyorum. Gurur bir gunahtir, guzel olmak icin caba gostermekse gurursuz bir davranis. bir yenilgi. ikileme bak.
cirkinler icinde yasayan bir insan cirkinligi gururla kabul eder mi? gurur mudur onu  pisligin ortasinda alikoyan, aptallik mi?

yoksa guzel olmayan gurur zaten gurur degil midir?

i got a life to lead

pismanliklarimi bile isgal etmeyi basariyor Amerika. beni rahat birak artik amerika, birak gideyim, duslerim de gitsin, sozlerim de, oykulerim de senden uzaklassin artik. o kadar uzagim ki, bi okyanustan fazlasi var aramizda, bir insan denizi, tonlarca dil var, renk var, sessizlik var, sinirlar, oluler var, susturulmuslar ve lincciler var, kalp kirikliklari var, korkular var. o kadar uzagiz ki. birak beni, gideyim. Izin ver gitmene izin vereyim.

I'm gonna see some folks who have already been let down.
I'm so tired of America

if you are blue and you dont know where to why dont you go where fashion sits

yazmak kelimesinin sevmek anlamina gelmesine bayiliyorum, tapiyorum, gerisinde dil evrimi mi artik ne varsa, onunde egiliyorum.

isimler ilginc seyler. benim adim oyku. ADIM OYKU BENIM ve ben oykulerden yapildim. Yildizlarin nasil marsmellodan ve sekerlemeden yapildigini biliyorsaniz cocuklar icin, ayin da peynirden, inanmakta zorlanmamalisiniz, her bir santimetre karem oykulerle oruldu benim, atomlarima mikroskobik harflerle basilmis oykuler var iskeletimde.
Babamin adi Mevlutmus. Olulerin arkasindan okunan bir duaymis ismi, benim icin kendisi hep bir olu oldu, ismini duyageldigim.
Annemin adi Asiye, ASI'den geliyormus. Aysu koymaya niyetlenmisler olmamis, iyi de olmus. Mehtapardan cok daha guzel annem ama guzellik degil onun hamurunda yatan aslinda, vahsi, guclu, tanidigim en cesur kadin.
Ezgi nasil bir ad benim muzikle fazlaca ilgilenmeyen ablam icin bimiyorum, yalniz belki su olabilir ki, o cok guzel. Binlerce Ezgiden daha guzel.
isimler garip seyler ve zaman zaman merak etmiyor degilim...

15 Haziran 2010 Salı

woohoo

2008 haziranin uzerinden iki yil gecmis. 365 kere iki. 700 den fazla gun. bissuru saat. icimden bi kac milyona kadar hic uyumadan saysam mesela hayatim boyle gecmis olurdu.

iki yil gecmis. iki yil yasanmis gibi degil, hatiralari biri bir ignenin icine koyup beynime enjekte etmis, bu sabah  uyaninca yerlestirmis gibi. her an her an geri donup devam edebilirmisim gibi, o kadar net hatirliyorum anlari, kadar yakin ki. bittiklerine inanmiyorum. hayata da inanmiyorum. dunyaya da inanmiyorum zaten. her sey kocman bir truman show. ispatlayamazsin.

hatalarimdan pisman olmayacagimi dusunuyorum, cunku cok pismanligim olsa da o kadar da uzgun hissetmiyorum bu konuda, demek ki ileride hata yaptigimda yasa devam ediyor, e o zaan rahat olmakta hakliyim. bence. bu gelecekte uzulmeyecegim anlamina gelmiyor. simdiden endiselenmek manasiz anlamina geliyor.
sizce de oyle degil mi

insanlarin katman katman olduklarini- bir sekilde dusunuyorum. ama o sekilde degil. mesela bi katmanda -diyeim ki ustlerde bi yerde- dinledigi muzigi umursuyoruz karsimizdakinin, bi sonrakinde hic onemli degil, inanclarini onemsiyoruz, bi sonrakinde farkindaligini. bunlarin yeri degisebilir tabi. yani siyasetten dine her konuda anlasip sonra estetik zevkleri uymadi diye birbirinden hoslanmayan insanlar (sanirim) olabilir. zaten maymunlar ve shakespeare varken daha fazla konusmasam iyi olur. sonucta insanlar sogana benzerler.


yaz geldi. bi yil daha bitirmeyi basardim. eksik ve fazlalarla bittim. biraktiklarim, kopardiklarim ve fark etmediklerim oldu. aslinda dusununce, hic bir seyin olusunu hic bir zaman fark etmedim. bakalim ne olmusuz. zaman en iyi aynadir gibi bi atasozu yoksa artik olmali. anonim diyebilirsiniz soyleyenine de.

ben galiba buyuyunce super olucam lan, en birinci filan olucam. yalniz en birinci diyince, denklemdeki sabit hep asosyal kalicak, belirteyim. heycan yapmayin. prenses bianca falan olmas benden. optm kib bay.

puttin on the ritz

 aziz nesin hakliy- saka lan saka. benim blogum da bir kiz blogu..arada boyle girisler yapmak benim de hakkim.

insanin evinde huzursuz olmasi cok kotu bir sey. baska bir yerde huzursuz olmak yine bir derece, iyi lan nasilsa evime donucem, bir iki gun katlanirim diyebiliyorsunuz ama evde gerginik cekilmiyor. zaten ne demis annelerimiz evim evim guzel evim. annem ne zaman eve gelse soyler, ben de soyluyorum. evimi seviyorum, gerilim hatti evden gecince odami seviyorum, en kotusu bahcemi seviyorum. neyse yani, ev ahalisiyle huzuru saglamak onemli. ben bu gercegin yillardir farkinda oldugum icin mesela 6 yasindayken bile haftasonu sabahin 8nde televizyonun sesini kisip cizgi film izlerdim. emrdivenlerden sabah sabah parmak uclarinda inip ciktim tahtalar gucurdayark annemi uyandirmasin diye. eken uyanan ebeveyn beladir.  bunu bilir bunu soylerim.

10 Haziran 2010 Perşembe

hikaye 1

kendini sifirladi.

merhaba aramiza hos geldin. gulumseyen ve gulumsemeyen suratlara bakti. dogal sarisin, yapma kizil, ince vucutlara, kalin ama bronz bacaklara bakti. ve hic bir seyin degismedigi hissine kapildi.
merhaba, dedi. kimim ben
al bir yudum su. suyu icti.
sen bizden birisin, ailen burda ve senin icin endiselendiler, ama artik hersey yolunda. hic bir sey hatirlamiyor musun?
hayir
hicbir sey degismemisti. yalan soyluyordu, hic bir sey hatirlamiyordu ama kim oldugunu bildigi hissiyle doluydu ici. her seyi unutmussa bile insanlara laf anlatamayacagini hatiriyordu, aciklamadi.

boylesi daha iyi dedi kadin, beyaz disli adam, tututu diyen sisman kahin. hepsi birdi. boylesi belki de daha iyi. iste yeni hayatin.
iste yeni hayatim diye dusundu. pekale ailem nerde.
iceri bir grup yabanci girdi.

bir tanem dedi kadin, yavrum dedi sarisin, evladim. etrafini cevirdiler. elini tuttu biri, her sey daha guzel olacak, yepyeni bir hayata baslayacaksin, dediler. Tamam, dedi. devam ettiler neseyle karisik bir gerilim vardi havada, bambaska olacak hersey, safliklarina gulumsedi.
peki.
her sey rutine dondu. kalkip giyiniyordu, kitaplarina goz atiyordu, eline almadi hic. baska bir hayata aittiler, dokunmadi. beraber kahvalti ettiler her gun. yuruyuse cikti. misafirlerle konustu, akrabalar ve komsularla, ondan bahseden, ona cocuklugunu anlatan, onemsiz viziltilari dinledi. bazilari yeterince ilgincti, cogu anlamsiz fakat islevsel. zamani doldurma islevleri vardi.

arkadaslarini gormedi. gorduyse de baksilarina garip bir uzuntu, utanc vardi hep. bir yabancinin dostlariydi onlar, konustuklari dil baskaydi.

otobuse bindi, bir is buldu, denizi gordu. sigara icmiyordu, cakmakla doluydu oysa masasinin cekmeceleri. okumadigi siirleri cope atti odasindan toplayip. kendi cdlerindense radyoyu dinledi.

yasam devam etti, o da pesine takildi. guldu, konustu, dinledi.
sonra bir gun onu gordu.
hersey degisti. onu gordu. o kadar etkilendi ki, sanki taniyordu onu, ama tanismamislardi. oyle dedi kiz. hatirlamadigi bir hayatta bile tanismamisti onunla. kiz konustu konustu konustu. duymadigi kelimelerden yeni bir dil ordu gozleri onunde, bir resim cizdi havada, guldu, ofkesi  cizirdadi. isimler soyledi, bildigi ama hatirlamadigi. anlamaya basladi. anlamaya basladikca korktu. geri donmek istemiyordu o. sifirdi, yeniden baslamisti, bu kiz tanidik yerlere suruyordu onu, itiyordu onu, istemedigi sinirlara tanidikliga yolluyordu. sustu.

gitti. kacti
sigaraya basladi, elleri titredi ilk kez. kulaginda sarkialr yandi. ilk kez oldugundan baska renklerle gordu dunyayi bir kere daha, gri gordu, mavi gordu yesil gordu. kacamak bakislar atti onunden gectiginde kitapliginin, istemeye istemeye sarkilar caldi cd calarinda.tanimadi bilmedi, rahatladi. demek ki sifirlamisti cidden. farkliydi.
ama kizi unutmadi.
baska kizlar oldu. baska insanlar. guldu, oynadi, izledi, kizdi.
kizi unutmadi.
ve bir aksam tekerlek yeni bir baslangic ufleyince icine, gidip onu aradi sokaklarda. sakiyan gecelerde onu bekledi, kokusunu takip etti karanlik sehirde. kizi aradi, aradi, aradi.
ve ararken sifirdan bin oldu.
buldu.
kim oldugunu yenidne biliyordu. yine ariyordu. aramakti o.
ust gecide tirmanmadi. caddeye yurudu. arabalarin arasina yurudu. yurudu. kizi gordu, araba farlarinca kor edilmeden hemen once.

sonra uyandi. yeniden sifirlanmisti.

coming back to me

adini bilmedigim bir duygu var. hem gulumsetiyor hem gozlerimi dolduruyor ama kelimenin en az klise anlaminda  soyluyorum bunu, keske daha guzel soyleyebilsem. okudukca, icimde bir seyler, tozdan sehirler parca parca kiriliyorlar karlarin altinda, sogumuyorum aksine issizlasiyorum.  uzakta hissediyorum kendimi.

uzaktayim ben.
yabancilar arasinda, baska dili konusan ,baska dilde konusan insanlar arasinda ne kolay yabancilik. ve ayni kayanaktan geldigim insanlarin hayallerini solumamak ne kadar yalniz bir yabancilik. o kadar uzagim ki.

o kadar iste.