28 Aralık 2009 Pazartesi

dun gece hayatimin en guzel ruyasini gordum. uyaninca agladim bu gun.

27 Aralık 2009 Pazar

I'm so full of love I could burst apart and start to cry

vay anasini.

yok anacim yok 16 yasinda ergen olmanin kacilabilir bir yani yok, kendi kendime ispatladim bunu.
bu ne lan nasil yazilar bunlar, kimin blogu bu, kimin kaybettigi duygusalligin pesine dusmusum, nasil bir "beni anlamiyorlar yeaaa" heyezaninda kaybolmusum ben. utandim, yemin ediyorum, butun vatan millet witch okudugumu ogrense bu kadar utanmazdim. (ayrica vatan millet lafini bir yerde kullanmayi cok istemistim hep, icinde witch gecen bir cumlede kullanmam cok hosuma gitti. narsistik, biraz)

neyse yani , aslinda tam da bakamadim ama ne biliyim bakmaya da midem el vermedi, oyle bi kimse beni sevmiyor, hersey cok kotu sevgili gunluk kokusu aliyorum ki...aman diyim ya.


neyse iste oyle arad bir moda girmek gerekiyor sanirim diyip ortamdan kacarak uzaklasiyorum. baska konulara gelicek olursak, son gunlerde kendime acimak ve internette bos bos takilmaktan baska bir sey yapmadigim icin haliyle bahsedilcek baska bi konu da yokmus megersem.

kambocya olum tarlalarina dair bir kac sey okudum, bir iki kisa film izledim, ne  biliyim  hic olmazsa bir entellektuel toplam ortaya koyup kendimi temize cikarmaya calisiyorum ama...yaramadi pek. ehi.

krismis geldi de gecti sevgili blog, buna ne diyorsun? ben de beklemiyordum, fark da etmedim, gerci dunyadan biraz kopugum, normal o yuzden. ay ne biliyim. bidbidi konusuyorum yine..

neyse sevgili gunluk gecenlerde berille bulustuk soylemis miydim ehuehahu hayvanlar gibi eglendik soylemesi ayip. ayipsa niye soyluyorum terbiyesizim. cok pisim ya.

gecenlerde yine erkekler ve kadinlarin asklari uzerine dusundum. sevgili ege sevgilisi bekledigi gibi cikmadigi icin hayal kirikligina ugramisti. 'hadi ya' falan gibi bir tepki verdiysem de, itraf etmeden edemeyecegim, e herilt yani dedim icimden. (yaptim bunu. ya cidden ne pisim ben ya. neyse)

simdi aklimdaki sisteme gore erkekler dis gorunusu oncelikle tatli, sevimli, hos kizlai gorduklerinde iclerinden bi asik olma istegi geciyor.
kizlarda ise, yakisikli bir erkek gordugunde, onun ilgisini cekme, onu elde etme, sahiplenme ve cevreye gosterme hevesi doguyor.

erkekler kendilerini anlatabilecekleri, onlarin yaninda durucak, dinleyecek, katlanilabilir derecede tatli birini istiyorlar.

kizlarda ise yaninda kendini guvende hissedecegi, biraz sahiplenici, eglendirici vs. ozelliklere sahip birini arama soz konusu.

askin arkasindaki ic guduler bunlar olunca, herkesin kendisi icin bir seyler istedigi bu paylasimin aslinda ne kadar bireysel oldugunu goruyoruz (oha profesor gibi hissettim, hem de cok dandik bir tane) yani sey demeye calistim, her ikiside kendini seviyor, erkekler onlarin yaninda durarak egolarini tatmin edicek birini, kizlar da kendi ozel usaklarini istiyor. yani tabi ki erkeklerin tek istedigi ego tatmini degil, kizlar da usak deyince her istediklerini yapan birini aramiyorlar. isin ozu, kendini oze hissettiricek birini bulmakta.

arz talep meselesi.

ama aslinda ask gibi bir baskasina yoneldigi varsayilan bir duygunun, bu kadar bencil olmasi

ne biliyim ya cok hos bence, gulumsetiyor beni, dunyaya olan inancimi tazeliyor resmen.

benim ideal esim mesela, bunlarin her ikisini de esit miktarda isteyen ve geri yoneltebilecek biri olurdu. yada ikisini de istemeyen ama benden gelirse kabul edicek biri. iyi bir adam. ehiehi. iyi de nebos bir sifat ama iste.


ohs be.


ya bir de silmiyorum o alttaki yazilari da, bakip bakip ic geciririm artik. hayir bir de guzelim bogun icine ediyorum habire renkleriyle filan oynayip ama elimden bisi gelmiyor abisi, ozeniyor cocuk...

25 Aralık 2009 Cuma

sooo

talking about your problems. i tested this theory and found it completly and utterly useless.

23 Aralık 2009 Çarşamba

ne kadar durust olsam o kadar az sevildigimi hissediyorum

yalniz inanilmaz bi duygusallik var bunda.

tok aslinda oyle derken, kendime karsi yalan soylemedigim icin kendimi aslinda sevdigimdi. nasil olduysa, oyle bir donus yapmis.

hediye

hediye nasil bir manyakliktir nedir ne degildir ne mise yarar neye yaramaz nasil bir islev gorur

hediye.
karsilik beklemedn yapilmis fguzel bir inceliktir hareettir bidibididir.


yeni yil hediysi mesela, ayri bir baslik altinda incelenir, ona biz, ismarlama deriz.

almasi guzeldir, ama aslinda kendine durust olursan bilirsin ki, degildir. bir gereklilik halini almis her hareket gibi bozguncu bir histir, seni mutlu olmaya kafana dayanan ve icinde reddedilme tasiyan bir silah gibi sartlar, korkuta korkuta gulumsetir.

bide verme kismi  vardir, beni en cok gerende odur aslinda.  para harcamaktan, zaman harcamaktan, beyin yormaktan gectim bir de samimiyetsizligin en mide bulandirici fotografi sayilir.
hatta hic kimseye bisi almiyorum bu yil. isteyen varsa, varsin alsin ama benden beklemesinler. gelemem.

bi playlist yaparim, bi siir yazarim, bir fotograf veririm, bir resim cizerim.
ama seni sevdigimi kanitlayamam, gelemem.

oh be.
rahatladim lan.

ispanyol gunesinin altinda

platona katilmadan edemiyorum hani su ide dunyasi ve golge dunya hakkindaki fikirlerinle bazen, cunku kelimelerde yasarken ben cogu zaman, algiladigim dunya bambaska bir gerceklismis gibi hissediyorum. kivrak, gunesle islanmis ispanol muzigi bana bu gercekligi en cok hissettiren, ki buda komik cunku muzik aslinda sozlerden ve notalardan, dusunceerden ibaret belki her seyden daha cok. ama yine de, kelimelerle dusundugum ve kavramlarin beni hayatin disina suruklemelerine izin verdigim varligimda, dusunmeden var olmanin, daha dogrusu kelimelerde degil, resimlerde, duyularda, su anda var olmakta olan dunyanin gercekligini bana hissettiren ve hatirlatan bu oldu,latin amerikanin guzel muzigi

20 Aralık 2009 Pazar

parking

we are at the autopark
mafia has our car and sally is in drag
we ask nicely enough
maybe they will bring stevie
back to us, its our baby car

we are at the alleyway by the bar
it is already next day and everybodys high
some big boys are there to play
they say our steve is at the back
very back

do you got fifty bucks sally?
cause i bet they have knives
some very very sharp
yeah big boys they are, with knives
two of them lost in the dark
cant see my friends anymore
street is filled with nightly weird things
and shadows of doubt

kick the heels hard sally
lets leave the big bad boys
to other creatures of  night
i dont wanna die tonight
release your breath when we get away
i dont wanna die tonight
i dont wanna

holy man on the road

it is a snake long and big
shaking me with sweet pleasure
it is a dream like state
i am getting high and higher
it feeds me with sky and clouds
touches me deepest
circles in and around
i am only his puppet
holy man of the road
holy man of the road

nothing

feels awkardy when we say goodbye
i dont think i am leaving
for thounsand miles
lost in a cloud of dust, where
telephone wires look so lonely
when i am on the bus
i dont take parts
in world, feels peaceful and holy
what does the bird feel
at the end of the line of immigration


they catch the birds
when they are tired
thousand souls scream loudly
in the depths of black sea

no way out girl
no way out baby

15 Aralık 2009 Salı

i think i died and i am invisible now


kafama ici dolu bir kutu giyiyordum ama tecrubelerle parcalandi.

kisa filmler
20 pecan pie - jim carey
asure - koray kiliçli
aud - merve kayan
bataille de boules de neige - lumiere brothers
ekip 42 - alican serbest
fidye - alican serbest
foutaises - jean-pierre jeunet
goy goy - mehmet bahadir er
hediye - merve kayan
it came from out the drain (3d) - rob pace, tris prior
kos baba kos - togan gökbakar, ismet kurtulus
leke - alican serbest
no me moleste - merve kayan
normal mi sence? - kübra özcelik
sen, bunlar bi düs - kübra özcelik
synthetic - baris bayraktar
the hire - john woo
uyuyan sahan - togan gokbakar

14 Aralık 2009 Pazartesi

los angeles karisi

cok fazla ve cok iceriksiz yazdigim ve blogumu bir gunluge cevirdigim icin ufak bir utanc duyuyorum kiyilarda bir yerde. depresif 16 yasindaki ergen kotami doldurdugumu hissediyorum sanki, hatta gulduruyor beni bu. hayati fazla sorgulamak iyi bir sey degil. bu kadar bos bos yazmaksa daha kotu. iyy kendi midemi bulandirmayi basardim, aferim bana.

ethan: why do you have to be so anti-social
justin: i am not anti-social, i just cant stand people


ne biliyim gulumsemeden edemedim iste hakli gibi sanki.
ama en cok midemi bulandiran seyin okul uniformasi oldugunu soylersem, inanir miydin?

herhalde okulun 'disiplin'ini en cok simgeleyen sey olduu icin.

saat 12 ve yatmam lazim! dun gece 1 saat uyuyabildim, ve sonra okul vardi ve yarin yine okul var ve surekli kula gidiyor gibiyim, neden hep okul var? okulun bitmesini istiyoum artik.

hahah okul demisken...benimle ugrasan insanlar var, benden hoslanmayan filan. hem de nedensiz, aramizda bir sey gecmemis olmasina ragmen. once biraz canimi sikti sanirim, bilmiyorum, tam fark edemedim ama simdi dusununce komik bile geliyor. ehehe ne yani coraplarimi mi begenmediler ki ( gulucuk var burda) ne biliyim hos oldu yani, vay anasini dusmanlarim var, birileri arkami kollasin, hold tight james bond. filan. neden birilerinin sinirine dokunuyrum?...muhtemeen onlarda bana dokunduklarindan. ama fazla degil. maceraaa.

okul demisken bir kiz var. Shane'i bilir misiniz bilmiyorum, ama  hik demis burnundan...oyle yani. pesinde olacagim yakinda...


bidbibdindbi of ck konusuyorum ben ya

13 Aralık 2009 Pazar

kotu oldugumu itiraf edip yardim istemeyi dusunebiliyorum. boyle giderse yakinda onur ogrencisi filan olucam. yada peri.


ama evet. kendime degil hem sadece, baskalarina da iyi olmadigimi soyleyebiliyorum. herkese degil, hayir. heniz iki kisiyle sinirli olsada baskalarina. ve yarin bir rehberlikciyle konusmayi dusunuyorum. hahahah. yardima ihtiyacim var diyebiliyorum. tesekkurler ivy. eger sen, tanidigim en idol insanlardan biri, yardima ve konusmaya ihtiyacin oldugunu bir oda dolusu insanin onunde soylemeseydin bunu yapmayabilirdim


blblalla

damn. uyku.

yarin sabah felsefe sinavim var tralalala

ders notlarimi okulda birakmaktan vazgecmeliyim. ozellikle de sinavdan once fotokopisini cektirtmek icin para odemissem. well, it is all good and sunshine yada degil.

ama bir cok sey gun isigi degil artik.
bir eksik bir fazla, ipe bir adim yakin bir adim uzak.

blablabla

28 kilo taze cesaret istiyorum.

deli gibi istedigin bir seyi elde edemiyorsan ne yaparsin? unutamiyorsan. elinden geleni yapmaya. cesarete.

kendi kendime ingilizce konusuyorum surekli bu gunlerde.ne demek ki bu simdi. yo.

kendimi gay bir erkek olmayi duslerken buluy.  ha ha ha

duslerken dusuyorum. katlarin arasndan en alta. ailemin yanina. duvardan gecebiliyorum.


buyuymek istemedigi mi soylemis miydim? peter gibi hep ccuk kalmak istiyorum. ve wendy'nin hep benimle kalmasini. ama herseyden cok cocuk kalmayi istiyorum.

karanliktan korkmak bir odada seni ve birbirlerini mahveden insanlarla kalirken, pencereden baktiginda tek gorebildigin karanlik oldugu icin disari cikmamak. kendi canavarlarini yaratmak karanlikta.

hihihi.

her neyse.

It's not lying if they make you lie. If the only truth they can accept is their own

bir oyku yazmak benim icin bi iliskiye girmeye cok benziyor. her ikisinde de zamanimi kaybetmedigimden emin olmak istiyorum, ikisinde de gercekten sevmem gerekiyor. sadece zaman gecirmek icin yazamadigim gibi, zaman gecirmek icin insanlara katlanamiyorum. emek vereceksem benim icin bir anlami olmasi gerekiyor, yaratici bir sey istiyorum. sikici olmayan, yapmaya calisirken bezdirmeyecek bir sey. ilgi cekici bir sey.

yazmak ve asik olmak benzer fiiller benim icin.

10 Aralık 2009 Perşembe

Because I'm queer. I'm gay. I'm homosexual. I'm a poof, I'm a poofter, I'm a ponce. I'm a bumboy, battyboy, backside artist, bugger, I'm bent. I am that arsebandit. I lift those shirts. I'm a faggot-ass, fudge-packing, shit-stabbing uphill gardener. I dine at the downstairs restaurant, I dance at the other end of the ballroom. I'm Moses and the parting of the red cheeks. I fuck and am fucked. I suck and am sucked. I rim them and wank them, and every single man's had the fucking time of his life. And I am not a pervert. If there's one twisted bastard in this family, it's this little blackmailer here. So congratulations, Thomas. I've just officially outed you. - Stuart

9 Aralık 2009 Çarşamba

something wicked

Komik kucuk bir isik var bu gece gokyuzunde. Ne oykumuzle ilgisi var bu yildizin nede dunyada senden (ve bizden) baskasiyla, sadece orada o yildiz ve basini kaldirip baktiginda anlayacaksin neden bundan bahsettigimizi.(oykumuzle ilgili olmadigi halde)

hmm ,demek reddediyorsun. Hadi ama tek yapman gereken ayaga kalkmak ve pencereye yurumek. Gokyuzunun kapali oldugunu dusunerek endiselenme, bu yildiz oyle bir yildiz ki, en sisli en karanlik bulutlarin arkasindan secebilisin onu, adeta yaniyor parlakligi.

Demek reddediyorsun. Pekela. Yidizlari reddet, ama oykumuz bittiginde anlayacaksin, kucuk, oyuncu bir yilidizin hayatin ta kendisi oldugunu, ve hayatin tek bir bakista yattigini.
Cunku bizler, ve sen, oluyuz. Anlar icin yasayan oluler. Ve o bir an- o an yildizin sicakligiyla parliyor. Ve biz o an hayattayiz.



Soguk su yuzune bir tokat atiyor ve sokla ayiliyorsun...hava karanlik, sokaklar biraz bos ve yaz havasi kokuyor, arkadasin oylesine konusuyor ama bir anligina etrafinin kulaklarini cezbetmesine izin veriyorsun...duydugun tek sey hayatin sesi ve o an hayattasin. Tek bir an hissediyorsun ne kadar haytta oldugune ve yasamanin ne oldugunu. Tek bir an. Ve bir sonraki an kacirdigini fark ediyorsun, ufak bir ilham perisi gibi, ne kadar istesende tutmayi, gecivermis o his. Ama yasadin. Bir an boyunca mukemmel bir mutluluk tattin. Gulumsuyorsun. Evet, yasam guzel.

Yuzunu havluya siliyorsun, havlu sert, yanaklarina degerken gozlerin kapaniyor..sraak! Aci ve utanc dalga dalga yayiliyor sol yanagindan vucuduna, ama aci asla tek basina yolculuk etmez ve sen utanci hic bir zaman sevemedin. Ofke ayaklaniyor icinde ve butun hucrelerin dimdik, saldirmaya hazir, kavruluyorlar. Kirmiziyi goruyorsun (zihninde) ve hayattasin. Hayati, herseyi, her zamankinden cok daha fazla algiliyorsun, o an var, o an gercek , kalbin atiyor ve hayattasin. Ofke bir an seni kendi dunyanin tanrisi yapiyor (kim bilir belki de gercekten var olan sadece senin dunyan)..sonrasini hatirlamiyorsun, ufak ayrintilar. Odadan cikisin (kim bilir kacinca defa ve sokaklara atisin kendini, ofkeni ulasilabilir bir hedefe firatmak icin) muhim degil..

derin bir nefes aliyorsun, ve yukari mutfaga git. Cay suyu koy, buz dolbina yuru. Kahvalti. Agzinda bir tat beliriyor birden, ablanla deniz kenarindasin. Gece, sahil. Elinde dondurman var, ablansa bir sigara yakmis tutturuyor. Geceye, parlak yildizara, yakinlarda bir duvara cizilmis grafitiye bakiyorsun. Arada insanlar geciyo arkanizdan. Ama sakin bir gece bu sessiz olmasa da. Dalgalarin sesi bile bastirilmis. Dogru an, dogru yer, dogru zaman..her neyse iste. Eger dogruluk diye bir sey varsa, iste o bu. Hersey, o anla ilgili hersey dogru. O anda farkinda degilsina ama hayatinda yasadigin en gercek sey belki o an.

Tat. Dondurma. Senin icin en unutulmaz hatiralardan biri dondurma ve goz yaslari. Hayalinde kendini goruyorsun- hayir, hissediyorsun. Bilgisayar masasinin onune oturmussun, bir elin dondurma kutusunu kavriyor, oburu kasigi. Agzinda bir parca cikolatai dondurma var. evin kapisi acik, iceri arabalarin ve yazin keyfini cikaran cocuklarin sesleri doluyor soguk meltemlerle. Gunes yeni batmis, aydinlik gri hava (bir kac dakika icinde kararcak ve simdi dusunudugunde fark ediyorsun ne kadar ironik oldugunu)
hayatin degismeden once ki son an. Son normal an. Kalbin neseyle atiyor v akinda butun guzel umutlu dusunceler, ask ve hersey.

Ve sonra agzinda dondurma, sonra soruyorsun ve cevap geiyor. Ve cevap geliyor. Ve geliyor.

Ve sen bakiyorsun, ilk saniyede okudun aslinda, ne demek oldugunu biliyorsun ama inanmiyorsun -aglilayamiyorsun- algilamana izin vermiyorsun.
Kelimeleri oku. Tekrar tekrar.1.2.3.4.5.
Oku. Oldu. Oldu. Oldu.
Kirik bir hickirik yukseliyor bogazindan.ve goz yaslari akmaya basliyor ve zihnin inkar icinde ciglik atiyor ama disaridan sadece hickiriyorsun.
Ve cikolatali dondurma unutulup gidiyor, tadi haric. Goz yaslariyla karisik cikolata, hic unutamayacagin bir tat artik.

ben bir an icin yasayan olu bir kizim aslinda. bir cok an icin var olan olu bir kizin kalbiyim


baya eski bir yazi. olumle ilk karsilasmalarimdan birinden

8 Aralık 2009 Salı

bir internet bagimlisiyim ben, neredeyse gururlu bir bagimli ama tam olarak degil.

bir net compulsive'in nerdeyse butun tanimlamalarina uyuyorum, dogru.

ama net olmasaydi, ne bagimlisi olurdum, onu da merak etmeden gecemiyorum.

muzik  net olsun yada olmasin var olurdu. mangalara erisemezdim kolay kolay turkiyede, fanfictionda iptal. sozluk gibi populer laf atma ortamlarida olmazdi, facebook koselerinde takilamazdim.

neye takilirdim dusunuyorum

kitaplara her zaman vurgundum, ona devam ederdim herhalde son hiz. bol bol yemek yerdim filan. oyle.

cok anlamsiz bir yazi oldu bu.

so when did facebook become a place where we write our desperate cries and spill the dirty little thoughts hiding in the shadows of our minds

it is a public place. a connection between person and rest of the world, some kind of an announcement board, a device dedicated to our selfishness and 'I' s. its where we get fake consolation, show our disgustingly needy personalities. it is nearly as bad as reality shows, maybe worse.

i remember the first note i ever wrote, it was 7-8 lines, about how i felt at the moment and i had no idea that others can see and make comments about it, i merely thought it was some kind of a blog easier to use. the first comments i got were quite positive, making me smile but also very emberassed. i remember saying, 'i would not write i if i had known you could comment' .

now i have more than...many many notes. i like it when people read them, some are written to be read, some are not. but most of them are my pathetic tries to communicate with someone and reach others.

but as nice as it is to be able to share my thoughts with people, i have come to realize, this publicity, this 'networking' is making me mad. it came to a point that i feel apart from the rest of the world when i dont have internet connection. and it is scary. it is scaring the hell outta me. i feel the need to be 'connected' nearly all the time when i am alone and it is horrible. the more i spend time on here, facebook or another public site, the more i become addicted to be connected. it is not even real. it is just the feeling of 'knowing' i can reach people. but instead of making me comfortabe, viceversa, it is actually killing me. being alone with yourself...is what i do less and less. think about it...before computers and internet....how much time did we spend ourselves, llistening to our brain instead of our mp3 players.

7 Aralık 2009 Pazartesi

i am gonna sleep now. bu t i am scared. i am scared as this bed is my death bed.

insanalrin geceleri uyumaya nasil katlanabildiklerini anlayamiyorum, bu gercekten cok korkunc bir sey.

16. How would you like to die?

e ortamdaki su aptal testlerden birinde, nasil olmek istersiniz gibi bir soru cikti gecenlerde. dusundum dusundum, olmenin cazip gorundugu bir bicime karar veremedim.olmadi yani. gelmedi icimden. demek olmeyi pek de istemiyorum aslinda. bu gun denize, denizin en derin yerine yapilan bir referans gordum ve denizde olmenin nasil olacagini merak ettim aniden. denizde olum. bogulmak mesela, cok tatsiz. cebellesiyorsun nefes almak icin olmuyor, gucunu yitiriyorsun, o kadar caba harciyorsun ki etrafini seyredicek, dneizin guzlligini takdir edecek vaktin kalmiyor. bir digeri de kopek baliklari tarafindan filan oldurulmek sanirim. o zaten berbat  olurdu, oyle olmek istemem. benim duslerimde, yunusar gelir kurtarirdi beni. titanicteki gibi bilincimi kaybedip, suyun derinligine gomulsem...sessiz olur evet, ama soguk. yalniz olmak istemem sanirim, hep yalnizim belki ama, olurken etrafta birileri olsun isterim. bir adada, denizin kiyisinda olsem, guzel denizi izlerken? o da cok gosterissiz olur, daha satafatli bir olum isteyebilirim, daha buyuk bir izleyici. hayatima bir sahne muamelesi yapan, baska turlusu elimden gelmeyen ben icin, fazla sessiz.

dusundum de, belki bir odada, belki bir ev, belki bir otelde, belki arkadaslarim yan odadayken, yada disaridayken olebilirim. biliyorum, tek basima olmek istemem dedim,ama aslinda bir tek onu canlandirabiliyorum gozumde. ve olurken tek basina olmak, ama insanlara yakin olmak, hayatlarinin icinde ama gozlerinden uzak, hala tatmin edebilir beni bir oyuncu olarak. daginik bir odada olebilirim, muzigin yada gecenin, gunduzun, dunyanin sesini dinleye dinleye, uykudan onceki mahmurlukta belki, hayallerimin icine gomulere. biri bana sarki soylesin de isterdim ama kendimi tutamam ki kesin ben de soylerim o zaman.kendi cenaze marsini soyleyen kiz. belki biraz okurum, okumak hayattir, hikayeler hayat cunku. ve sonra usulca olurum sanirim, gozlerim kapanir, hayaller baslar goz kapaklarinin arkasindan ve birileri nabzimin atmadigini fark eder bir zaman sonra. ve ben uyurum.


belki belki belki. belki boyle olur olumum ama sanmam.

3 Aralık 2009 Perşembe

do i want power and/or a reputation in this sociaty?

1 Aralık 2009 Salı

aralik ayinin sonu saat dortte, bir mektup yaziyorum iyi misin diye

okudum, okumaya daldim
okudugum ruyalarda kaybettim kendimi
o kadar kaybettim ki
uyananlarin dunyasinda bulamiyorum
simdi beni



lost myself in all the stories i heard and get lost so deep, now i cant find myself anywhere in the waking.