10 Ocak 2010 Pazar

unutmak affetmektir

kendime bir mektup yolladim az once 2011 ocak 10 da alacagim onu. cok bir sey yazmadim, gunluk yazmanin bir cesidi, o zamana kadar unutacagim guzel (oldugunu varsaydigim bir mektup) cunku ben mektup almayi cok severim.

aklimda bin sey yok, ne biliyim kassan sanirim bi bes on sey cikar. dunku dusuncelerim var mesela,

at every street in world there should be a teen with a gun and they must caress it, kiss it suck it if they feel any adventourous and then fire it fire it into air. then shoot.

bunu gun isiginda ve mesela portlandda dusunsem , mutlulugun neredeyse havaya karistigi ve bir ilac gibi soludugun bir yerde olumu hayal etsem getirecegi aci ve uzuntuyu dusunurdum, derin bir lanetlemeden baska bir sey olmazdi bu, ofke yaratirdi bu sefkatli ve herkesin cozumlere inandigi ve daha guzel olacagina dair umut verebildigi neverlandde. ama gece vakti, butun umutlarini kollarinin altina alip, basini bacaklarina egmis ve gordugumde sessiz bir fisiltiyla neden yasadigini merak ettigim ufak bir cocugun yuzlerce insan tarafindan gorulmedigi bir koprude icimi zafer ve bas dondurucu bir guzellik ve azizlikle dolduruyor bu hayal.kanim sarki soyluyor ve yemin ederim yemin ederim surekli gordugum ve sonunda uyanip durdugum ama duslemekten hic vaz gecmedigim bir hayal gibi bu. olumu ellerimin arasinda tutmak ve gecenin ve ruzgarin ve insanlarin ve sehrin hepsi donmus bir anin icinde hareket ederken  olumu karnima degdirmek, boynumda, atardamarimin hemen yaninda hissetmek, onu oyle buyuk bir hayranlik ve sanki kolummuscasina bir dogallikla ama yabanci oldugunu bilerek tutmak, ve dunyayi degistirmenin ve yok etmenin o olumcul hissini parmaklarimin arasinda hissetmek istedim. cunku karanlikti ve yalan da olsa kimsenin kimseye gidip herseyin iyi olacagini soyleyemeyecek kadar mesgul, utancla dolu, ve durust oldugu oz'un diyarinda, butun bu aziz insanlari, bencillikelriyle azizlesen insanlari yureklerini yiyip biterecek ve goruslerini kizillastiracak bir terore bogmak, korku ve soku hissetmek istedim onlara. oylesine ates etmek ki, merminin gok yuzunu ortucu karanliktan yayilmaci bir kizila cevirmesini ve kendini insanlarin burunlarindan, agizlarindan ve gozlerinde iceri zorlamasini, bilincerini isgal edip tamamen delirtmesini istedim. bu azizlerin hepsine bir hale vermek istedim, cunku ancak o zaman her biri gercek bir melek olabilirler. bir duste gelecegi boyayan gencler gordum. soguk lambalarin isiklarinin solusunu ve sigaralarin guluslerle birlikte sonusunu ve sessizligi, cigliklarin, aglamanin arkasindaki o kocaman bir ana yayilmis mukemmel sessizligi ve uyanisi gordum. her birini pantolonlarnin pacalarindan ve mantolarinin kollarindan iceri sizacak ufak peri gibi hareket eden urkunc hislerle donamak, akillarini birer sunak, hizmet ettikleri herseye her delilige ve her tanriya adanmis birer mezbaha haline getirmek istedim.

sonra dus bitti uyandim, dolmusa bindim ve eve gittim. ama unutmadim.
unutmak, affetmektir.


evet aklimdakilerden biri buydu